Sevenler, Sevilenler
- Hasan Fehmi Kumanlıoğlu
- 24 Eki 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Eki 2024
Bismillahirrahmanirrahim 11.12.2023
Yuhibbü = Sever Lâ Yuhibbü = Sevmez
Sevmek, Yüce Allah’ın insana bağışladığı üstün bir özelliktir. Layık olan vardır, olmayan vardır. Sevgiyi taşıyanlar layık olanlar olsa gerek.
Bu hafta (11.12.2023) büyük efendimiz Hasan Fehmi Tezdoğan (1885-1951) hz.nin şu ilahisini terennüm etmeye başladım.
“ Ne aceptir zikrine tenbel terahi sevmezem
Can ve dil zikrine mağruk olanı ben severim”
Sonuna kadar makamla okudum,içim açıldı, ferahladım. Anlamaya çalıştım.
Sevilenler ve sevilmeyenler.
Döndüm yüce kitabımıza, hafif bir araştırma yaptım. Cenab-ı Allah kimleri sever, kimleri sevmez.. İlahiye döndüm, Efendimiz kimleri seviyor, kimleri de sevmiyor. Bir liste çıkardım. Onları sizlerle paylaşmak istedim.
Kur’an-ı Kerim’de geçen Sevilenler listesi:
1-Muhsinin: İhsan edenler . İslam,İman’dan sonra gelen mertebedekiler. 5 yerde geçiyor.
2-Tevvabin: Çok tevbe edenler
3-Mütetahhirin: Temizlenenler. 3 yerde geçiyor.
4- Müttakin: Takva sahipleri. 2 yerde geçiyor.
5-Sabirin : Sabredenler
6-Mütevekkilin: Tevekkül edenler
7-Muksitin: Adil olanlar. 3 yerde geçiyor.
8-Ellezine yukatilûne fi sebilihi; Allah yolunda savaşanlar
9- Yuhbibkümüllah: Allah’ı sevenleri “ Allah da “Sizi” sever”
10- Ye’tillahü bikavmin yuhibbühüm. Allah “Nefsini kınayanları” sever
Toplam 19 kere geçiyor “Yuhibbü=Sever” fiili.
Şimdi de Sevilmeyenler listesi:
1-Mu’tedin: Haddi aşanlar. 4 yerde geçiyor.
2-El-Fesad: Bozgunculuk
3- Külle keffarin esîm: Bütün ileri giden günahkârlar
4-Kâfirin: Kâfirler. 2 yerde geçiyor.
5-Zalimin: Zalimler. 3 yerde geçiyor.
6-Men kâne Muhtalen Fehura: Böbürlenen, övünen herkes
7-Havvanen esîma: Hain günahkâr
8-El-cehra bi’s’sûi: Günahı açığa vurma
9-Müfsidin: Bozguncular. 2 yerde geçiyor.
10-Müsrifin: Savurganlar. 2 yerde geçiyor.
11-Hainin: Hainler
12-Müstekbirin: Kibirlenenler
13-Külle havvanin kefûr: Bütün hain kafirler
14-Ferihin: Şımaranlar
15- Külle Muhtalin Fehur: Bütün kendini beğenenler, övünenler. 2 yerde geçiyor.
Sevilmeyenlerin “La yuhibbü” listesi kabarık. 24 kere anılıyorlar.
Cenab-ı Hak bizi sevdiklerinin safında haşreylesin.Amin
Peygamber Efendimiz bir hadisinde buyuruyorlar: “İnnema ene bu’istü liütemmime mekârime’l-ahlak= Ben hemen ancak yüce ahlakı tamamlamak için gönderildim”
Bizden istenen bu ayetlerin ve hadisin ışığında yüce ahlakî değerleri taşımamız ve yaşamamızdır.Ehl-i Tevhidin birinci görevi de budur.“Fail Allah’ı” koyacağımız kap tertemiz olmalıdır. Aksini düşünemiyorum.
“Kalayla Fehmi ahlak kabını – Mesken et anı Sultan-ı aşka” diye haykırıyor Efendimiz.
Duyup yaşayanlara selam olsun.
Şimdi de Hasan Fehmi Efendimizin ilahisinde dile getirdiği Sevip-Sevmediklerine göz atalım. Sevdikleri:
1-Can ve dil zikrine garkolanlar
2-Feth-i kalb-i dilküşa: Gönlü sevgiliye açık olanlar
3-Tevhid meydanında demgüzar: Zevki sonsuz
4-Ahsen-i takvim sıfatlı
5-Dilşad olanlar: Gönlü huzurla dolanlar
6- Bülbül gibi zar ehl-i aşk: Bülbül gibi aşık zikredenler
7-Derviş dilşikar: Gönlünü derviş eden
8-Bîgaraz olup Cemal-i yare aşık: Hiçbir şey beklemeden Yar’ın Cemaline aşık
9- Vech-i Baki’ye pervane: Rabbin Cemaline kendini adayan
10-Ahdini ifa eden sadık: Verdiği sözü tutan er kişi
11- Baş ve can feda eden, meslek-i celil-i Muhammedî olan Melamet’te Lareyb: Melamet, nefsini kınayıp Hakk’ı yüceltme sanatıdır. Fenafillah ve bekabillahı içerir. Bu yolda her türlü zorluk ve sıkıntıya katlanacak yüreğe sahip olmak gerekir.
Lareyb olmak=Manevi şüpheye düşmemek, ilahi emirdir. Bakara Suresi 2. Ayet buna âmirdir. “ İşte bu kitapta reyb=şek,şüphe yoktur, müttakilere rehberdir” buyurulmakta ve işin başında lareyb= şüpheye düşmeyen kişi olunması istenmektedir.
Şimdi de Efendimizin ilahisinde Sevmedikleri:
1-Zikirde tenbel terahi olan: Allah’ı zikirde tenbel ve gevşek davranan
2-Kalbi mat dili rabt olan: Kalbi ölü, dili dönmeyen
3-Zahid, sofu: Dışyüze takılan
4-Surete bağlanan gümrah: Surette kalıp hakikatten uzak olan
5-Efkâr-ı dünya hastası: Dünya zevklerinden çıkamayan
6-Karga misali ehl-i akıl: Dünya aklına sahip gerçeği göremeyen
7-Ucub kibirli dilazar: Gönül yıkan kendini beğenmiş
8-Garazla ibadet eyleyen: Kulluğunda dünya-ahiret beklentisi olan
9-Dünya-ukba bülbülü
10-Dili ikrar kalbi inkâr
11- Mesleğinde reyb eden: Melamete ısınamayan, şüpheci davranan.
Yıllar önce bir zat gelip, Efendi Babamızın nasıl biri olduğunu teftiş etti. Namazında secdeye giderken pantalonunu çekti diye, uzaklaştı gitti. Manaya kulak vermeyip, görünüşe takılanlar bu yüce meslekte yol alamadılar ve alamazlar da. Haydi hayırlısı…
Hayatı anlamlı kılan kurallara uyarak hareket etmektir. Bu kuralları da Yaratıcımız koymuş ve kullarının uygulamasını emretmiştir.
Kılişeleşmiş olarak söyleyelim. Buna “el-emru bi’l-ma’ruf ve’n’nehyu ani’l-münker” diyoruz. Yani “ al denileni almak at denileni atmak” İşte bu kadar..
Ne “al” denilmişse bizim lehimize, ne de “at” denilmişse yine bizim lehimize.
Hem dünyada hem de ahirette kazançlıyız böylece.
Fail Allah, Mevsuf Allah ve Mevcud Allah’ı “al”, nisbet olanları “at”. Ben deme.. Büyüklerimiz der ki; bir salik ancak hatm-i meratib olunca gizli şirkten kurtulur. Çünkü ikilikten anca o zaman kurtulunur.Halkın varlığı tam olarak o anda kaybolur. Zahirde daha önce yok olan açık şirk yani nisbet, batında son ana kadar devam eder. Ta ki salik bekabillahta meratibi hatmetsin. Zahir-batın olur Hak.
Bir de diyorlar ki azizler; Bir mürşidden en son çıkan huy, hubb-i riyasettir. Baş olma, kendini beğenme hastalığı. Bundan kurtulmak için önce Allah’ın lutfu, sonra da çok iyi bir cerrahın elinde, çok başarılı ameliyat gerek.
“Sil süpür siva kazuratın” derken Hasan Fehmi hazretleri buna işaret ediyor.
İşte dostlar ayetler, hadisler ve kelam-ı kibarlar ışığında anladığımız ve anlatmak istediğimiz bu hayati gerçeklerdir.
İnceleyiniz ayetleri, sevilenlerin taşıdığı hasletler ile, sevilmeyenlerin taşıdığı vasıflar. Toplumun âkilleri de bu hakikatı her zaman dillendirmektedirler. Tercihimizi yapalım ve “iyiler” sınıfına dahil olalım inşallah.
“Münafık cahilin cehlinden sakın Yavrum sen cahille sakın dost olma
Cahile nasihat eyleme sakın Yavrum sen cahille sakın dost olma”
deyişinde Ahmet Kumanlıoğlu Efendi Babamız (1921-1978 İzmir) cehaletin sevimsiz yüzünü bize gösteriyor. Efendisinin her zaman izinde yürüyen Efendi Babamız bütün varlığıyla cehalete karşı idi. Biz evlatlarını zahir ve batın ilminde yetiştirmek için gecesini gündüzüne kattı. Candostlarının yavrularını da bu idealle yetiştirdi.En büyük yardımcısı da sevgili eşi, anacığım olmuştur.Ruhları şad olsun.
Yukarıda sayılan sevilmeyenlerin vasıflarının ana kaynağının cehalet olduğu gün gibi aşikârdır. Cehaleti kaldır, ilim-irfan kuşatsın her tarafı. Göreceksiniz herşey çok güzel olacak.Bu da ancak bir “kâmil mürşide” varmakla olur.(13.12.2023)
Mürşid-i kâmil, doğruyu gösteren ve öğreten büyük insandır. Dikkat edilirse tercih edilen ifade iki kelimeden oluşuyur. Mürşid ve Kâmil.
Mürşid, Arapça bir kelime olup irşad eden, rüşde erdiren, olgunlaştıran demektir. K. Kerim Kehf Suresi/18, 17. ayette geçer. Mealen: “ Allah kime doğru yolu gösterirse o hidayete ermiştir, kimi de dalalette bırakırsa ona yardım edecek bir dost ve yol gösterecek bir rehber(mürşid) yoktur.” Bir de buna kâmil sözlüğü eklenince müdhiş bir enerji yakalanıyor. Hem rüşde erdiriyor, hem de kemalle. Hiç boşluk yok.
Tevhid-i Zat’a ulaşmak ancak bu vasıfları taşıyan “insan” ile mümkün. Zirveye çıkmak, hem enerji hem de sağlam yol göstericiyle olur. Oda insan-ı kâmil olan mürşid-i kâmil sayesindedir. Tek mürşid-i kâmil vardır. O da Allah’ın nurundan yaratılan nur-i Muhammedî sahibi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sas)dır. Varisleri de, O’nun nurlu yolunu izler. (15.12.2023)
Bir zamanlar Hz. Musa(as) Hızır (as)’a ; “Hel ettebi’uke alâ en tu’allimenî mimma ‘ullimte ruşdâ= Senin öğretildiğin “rüşd”ü bana öğretmekliğin için sana tabi olabilir miyim” (Kehf,18/66’dan) demişti. Buradan da anlaşılmaktadır ki rüşde sahip olan mürşid-i kâmil, ledün ilmini hakkıyla öğretir.
Şunun da bir hakikat olduğunu hatırdan çıkarmayalım. Sevilenler sınıfına dahil olanlar, Allah’ın rızasını kazananlardır. “ radıyallahu anhüm ve radû anhü=Allah onlardan razı olmuştur olmuştur, onlar da Allah’tan”( Beyyine,98/8’den)
Çünkü sevilmek, rızadan geçer. Rızaya ermeyenler nasıl sevilebilirler ki ?
Hz. Ebubekir’e (ra) Hazreti Peygamber sordu birgün: “ Ey Ebubekir, Allah senden razı olduğunu bildirdi, sen de O’ndan razı mısın?” Bu iltifatı duyan Ebubekir Ef.miz hemen ayağa fırladı ve dönmeye başladı.Ağzından dökülen şu ifadelerin yanında gözyaşları da dökülüyordu: “ Vallahi ene razî, billahi ene razî = Vallahi billahi ben de razıyım”. Rivayete göre Mevlana Celaleddin Rumî bu mübarek hareketi örnek almış, “Semasını” gerçekleştirmiştir.
Rızayı alan hem seviliyor, hem de sevinçten döne döne kendinden geçip mana alemine uçuyor.
Bir başka misalde şöyle anlatılır: Birgün Hz. Hızır tebdil-i kıyafet mescide girer ve erenlerden birinin sohbetine katılır. Bir de ne görsün, cemaatten biri uyuklar. Dayanamaz o kişiyi, dinlemesi için birkaz kez uyarır. Uyarılan zat dayanamaz ve Hızır’a; Beni rahatsız etme.Bak bu yüce zat seni anlatıyor,şimdi seni deşifre eder söylersem, yakanı zor kurtarırsın” deyince Hz. Hızır hayretle hemen dışarı çıkar ve elindeki evliyalar listesine bakar ve burada o zatın adını görmez. Derhal Mevla’ya niyaz eder ve der ki; “Ya Rabbi, bu kulunun ismi bendeki listede yok.Bu beni nereden ve nasıl tanıdı?” Mevla’dan nida gelir; “ Ya Hızır, sendeki listede beni sevenler yazılı. Bir liste daha var ki onda “benim sevdiklerim” yazılıdır. İşte onu sana vermedim. Burada şu hadis-i kudsî dile gelmiştir. “ Evliyaî tahte kubabî, lâ ya’rifühüm gayrî= Velilerim kubbelerimin altındadır, onları benden başkası bilmez.”
Demek ki bir seven veliler var, bir de sevilen veliler. Rabbim bizleri seven ve sevilen kullarından eylesin ve dahi ayırmasın. Amin.
İlahide sıralanan sevilme vasıflarına sahip olmak için yapılacak olan tek şey mürşid-i kâmile teslimiyettir, al dediğini almak ve at dediğini atmaktır vesselam. İlm-i Ledün yolunda cümlemize “Hayırlı Yolculuklar” 18.12.2023