top of page

Eûzü – Besmele

  • Yazarın fotoğrafı: Hasan Fehmi Kumanlıoğlu
    Hasan Fehmi Kumanlıoğlu
  • 5 Ara 2024
  • 6 dakikada okunur

23.11.2024 Cumartesi  Ev

Birkaç gündür düşünüyordum.  Manalar hazinesi yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e başlarken Eûzü- Besmele çekiyoruz. Şeytan sözünün de içinde bulunduğu bu ifade ile başlayışın hikmeti ne ola…Yüce ayetinde Cenab-ı Allah buyuruyor: “ Feiza kara’te’l-kur’ane festaiz billahi min e’ş-şeytani’r-racîm” = Ey Peygamber ! (İşte bütün bunları anlatan) Kur’an’ı okuyacağın;tebliğ edeceğin zaman Allah’ın rahmetinden kovulmuş, lanetlik şeytandan, şeytanî düşüncelerden; müşriklerin iftiralarından Allah’a sığın” (Nahl,16/98, Yüce Kur’an ve Tefsirli Meali- Mustafa Yıldırım ve üstadlar 

Yüce ayetin gereği yerine getirilir ve okumaya Eûzü ile başlanır, kovulmuş şeytandan Allah’a sığınılır..

İlm-i Ledün zevkiyle Eûzü, Fenafillah’a işarettir. Nisbet fiil, nisbet sıfat ve nisbet vücud “benlik” davasını ortaya çıkarır. Şöyle ki; kişi veya salik, “ben yaparım, ben bilirim ve ben kimim biliyor musun” der ve benlik sevdasını dilde getirir ve Hak’tan uzaklaşır.Çünkü şeytan, uzaklaştıran demektir sözlükte. Hakk’ın fail ve mevsuf ve mevcud olduğu tevhid-i hakiki gerçeğinden uzaklaştıran şeytan burada “nisbet varlık” olarak ortaya çıkmaktadır. Hakikatte mutlak fail, mutlak mevsuf ve mutlak mevcud Hak’tır. Diğerleri ise fanidir, müstehlektir,yok olucudur.

Konuya tekrar döneceğiz.

“ O Süleymandan’dır. O Bismillahirrahmanirrahim” –ile başlar- (Neml, 27/30)

Bu ayette açıkça görülmektedir. Bundan şu zevk ve şuhudu edinebiliriz.

Besmele ise Bekabillah neşesini remzeder. Besmeledeki üç isim;  Allah Cem makamını, Rahman Hazretül-cem makamını, Rahim ise Cemül-cem makamını işaret eder.

Bu meratip ve makamları gören ve zevkedenler Kur’an’ın derunî esrar ve hikmetlerine ererler, okumaya başladıklarında .

Eûzü’deki Be (Billahi) ve Besmele’deki Be (Bismillahi) nin değeri çok yüksektir. Hazreti Ali (kv) Efendimiz ne buyurdu: “ Be’nin altındaki nokta benim”  Hz. Peygamber (sas) bir hadisinde “ Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır; babüha”  Bab- kapı demektir ve dikkat ederseniz “be” ile başlar. Bu konular Melamet deryasında ilm-i ledünnü  telkin almakla öğrenilir. Bunu almak için Hz. Musa (as) kullardan biri olan Hz.Hızır(as)’a müracaat etmişti. İlgili ayetlerde bunu görürüz.

Fenafillaha girerken “eûzü” fiilini çekeriz, sonra “billahi” deriz. Başındaki “e= elif”, “ben” demektir. Benlikten kurtulmayı emreder.” Ben sığınırım; benlikten, benlik sevdasından ben sığınırım” . Benlik kendini fiilde,sıfatta ve vücudda  gösterir. Bunların hakiki sahibi Allah’tır diye iman ederiz.

Bekabillaha girerken ise fiil yok, “bismillahi” ile başlarız. Kur’an-ı  Kerim’de 114 sure var, 113’ünde “besmele” var, “ Beraetün” ile başlayan Tevbe suresinde yok, neden? Çünkü  Beraetün “ be” ile başlıyor diyor alimlerimiz,ariflerimiz. Beraet, berat anlamında. Benliğimize aldığımız, kendimize nisbet ettiğimiz fiil, sıfat ve vücuttan kurtulduğumuz için beratımızı alıyoruz. Bekabillahı yaşamaya başlıyor, huzura koşuyoruz.

“Billahi” fenafillahta, “bismillahi” bekabillahta gezdirir melamet saliklerini..(26.11.2024)

1950’den önceki yılların birinden ibretlik bir hatıra. Konumuzun özü ile çok yakından ilgili.

Kenan Evren Paşa o yıllar Menemen’de görevli asker. Yüzbaşı olabilir. Babası Hayrullah Ef. yanında. Babam Ahmet Ef. ve dedem Hacı Kamil Ef. ile muhtemelen camide tanışıyor. Aralarında dostluk ve sohbet kuruluyor. Bir keresinde Hayrullah Ef. komutanının emireri Sivas’lı Resul ile bizim Menemen’deki benim ve babamın da doğduğu Mavraki yokuşundaki evimize geliyor. Evimiz şimdi de aynı yerinde. 2022’de ziyaret ettik birkaç arkadaşla, hasret giderdik. Yoldan 4-5 basamak çıkılıp dış kapıya ulaşılıyor. O zaman tahta kapı ve üzerinde bizim mandalaz dediğimiz, kapının açılmasını sağlayan mandal var. Üzerine basınca kapının  arkasındaki dil yukarı “şak” diye kalkıyor ve kapı açılıyor. İşte böyle bir akşam misafirler eve geliyor ve Hayrullah Ef. mandalı kaldırıyor, kapıyı açıyor ve içeri bakıyor. Evde karşıki odada gaz lambası yandığını görünce emirerine sesleniyor: - Resul gel, evdeler. İçeri giriyorlar. Babacığım hemen fırlıyor ve aziz misafirlerini salona alıyor.. Evin bahçesi üç tribünlü. Girince sağda mutfak, biraz üstte salon ve biraz daha üstte iki oda ve kiler. Bahçe küçük ve içinde bir nar ağacı var. Babaannem Şevkiye hanım çok titiz ve çiçek meraklısı. Manzara bu yönden güzel.

Gelelim asıl konuya. Hayrullah Ef. Sohbetin ortasında bir gerçeği dile getiriyor. Kendisi Kur’an’ı manasıyla bilen bir hoca. Balkanlardan gelmiş göç ile. .Manisa Kula’ya yerleşmişler, oradan da Alaşehir’e . Babacığımın küçük yeşil not defterinde kendi el yazısıyla yazdığı adresi böyle.

Diyor ki muhterem; Ahmet Ef. Allah senden razı olsun, ben ki hocayım ve Uşşaki şeyhiyim. Kur’an’ın manasını biliyorum. İşte bu yüzden namazda Yusuf Suresini okurken, Yusuf ile Züleyha’nın macerası geçen yerlerde zorlanıyordum. (Yusuf,12/23-24 vd) Aşk kokan bu ifadeleri yutmam, hazmetmem ve bunun mirac olan namazda okunması beni çok ama çok düşündürüyordu. Bunun hikmeti nedir, kabul etmesem olmaz, ayettir, inkar edemem. Ne yapabilirim, derken imdadıma sen yetiştin. Beni aldın Efendine Hasan Fehmi Hz.lerine getirdin ve O’ndan aldığım ilm-i ledün dersleriyle işin gerçeğini öğrendim. Meğer Yusuf Zat’ı, Züleyha da sıfatı remzediyormuş.Sıfat zata aşık, kavuşmak istiyor. Zat sıfatına hayran. Zat sıfatsız , sıfat da zatsız olmaz.İşte bu hakikatı ve hikmeti Yusuf ile Züleyha oynuyormuş. Anladım,idrak ettim ve kabul ettim. Böylece bütün sıkıntılarımdan kurtuldum. Bu dünya sahnesinde tecelli eden ne varsa Hakk’ın ef’al, sıfat ve zatından neşet ediyor olduğunu şuhut ve zevk ettim.

Hayrullah Ef. hanımı ile birlikte İzmir-Bayraklı Soğukkuyu kabristanında medfunlar.

Aynı oyun sahnesi, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Aslı ile Kerem, Vamık ile Azra rollerinde devam ediyor.  

Bu ibretlik kıssa, Kur’an’ın gerçek manada anlaşılması için anahtar vazifesi görüyor. Kafa gözü yetmiyor, kalb gözünün de açık olması gerekiyor.

“Kadılar mollalar cümle geldiler    – Kitapların hep bir yere koydular

“Sen bu ilmi kimden aldın dediler – Bir kamil mürşide varmadan olmaz” diyor Yunus Emre’miz.

Sembol konusuna gelince;

Yüce Kur’an ve Tefsirli Meali’nde Mustafa Yıldırım hocam Fatır Suresi ilk ayetinin açıklamasında şunları yazar:

“ Kanat ifadesi, o günkü muhatapların algısı çerçevesinde bir hız sembolüdür ve özellikle vahiy görevini  yerine getirmek dahil kainatta her şeye hızla yetişen meleklerle özdeşleşmiştir. (sh.433/4)

Demek oluyor ki; bazı gerçekleri bu yolla dinleyenlere ve muhataplara anlatmak bir edebî ve ilahî yoldur, tarzdır. Maksat, karşı tarafa düşünüleni aktarmaktır.

Euzü’deki şeytan ve Yusuf Suresindeki Yusuf ve Aziz’in karısı Züleyha, birer sembol olarak değerlendirilir ve muhatap durumundaki bizlere hakikatı sunmak için ifade edilir.

Tahkikan hakikatı anlatmak öncelikle peygamberlere, sonra da onların yolunu izleyen mürşid-i kamillere aittir. Hz. Musa (as)ın kullardan biri olan Hz.Hızır(as)’dan aldığı ilm-i ledün tefsiri de çok güzel bir örnektir bu hususda.

Derdimiz ve amacımız insan-ı kamil olmaktır. Tek rehberimiz Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve onu bizlere tebliğ eden yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sas)dir. Yaklaşık 1400 senedir O’nun nurlu yolunu izleyen ulu arif-i billah ve kamil mürşidler şimdilerde bizlerin ellerinden tutup hidayet yolu sırat-ı müstakimde yürütüyorlar.  Himmetleri var olsun. Amin (28.11.2024 / 12.35)

Eûzü’de şeytanın kovulma özelliği-racîm- dile getirilmiştir. Çünkü nefis zikrullah ile recmedilir,taşlanır.

“Zikrullah nefsin öldürür” diyor büyük efendimiz Hasan Fehmi Tezdoğan hz.leri(1885-1951). Fenafillah mertebelerindeki rabıtalarımız “ la faile, la mevsufe ve la mevcude illa Allah” da biz hep Allah’a sığınırız.

Besmele’deki “Allah” da Rahman ve Rahim sıfatları zikredilmiştir. Baştan sona “rahmet”i yaşarız orada. Dünyada bütün kullara Rahman, ahrette müminlere Rahim. Arapça yazılışıyla Rahman’da; ra, ha, mim, elif ve nun harfleri 5 tanedir. Rahim de ise; ra, ha, ya , mim olmak üzere 4 harftir.böylece Rahman, Rahim’den daha kapsayıcıdır. Arapça deyimiyle “ ziyadetül-mebna ziyadetül- ma’na” yani; harf fazlalığı mana fazlalığını gerektirir.

Rahman dünyada mümin, kâfir ayırımı gözetmeden rahmetiyle yaşatır. Rahim ise ahrette sadece müminlere rahmet eder de cemalini temaşa etmeyi lutfeder.

Eûzü’deki ba(billahi) yakınlaşmayı-iltisakı, doğrudan bağlantıyı,  min (Mineş-şeytani) ise uzaklaşmayı remzeder.

Besmele’de sadece ba (bismillahi) var. Hep birleşme, ayrılma yok. O’nun için Beka makamları İttihad makamları olarak anılır. 30.11.2024  Cts.         

İttihad, vahdet kökünden türemiş bir masdardır. Kendini Hak’dan ayrı ve bağımsız bir varlığa sahip imiş gibi düşünen ve hisseden kulun seyrü süluk neticesinde fenafillah mertebelerini geçerek vehmî varlıktan kurtulup Hak ile bir olmasıdır. Yalnız bu, iki farklı varlığın birleşmesi değil, zaten bir olan mutlak varlığın= mevcud-i mutlakın idrak edilmesidir.( Misalli Büyük Türkçe Sözlük- İttihad maddesi)

Bu anlatılan ve yazılan hususlar, yaşanılarak tadılır. “ Kal ile olmaz müyesser – Hal iledir hal ile” diyor Ahmet Soyyiğit Ef.miz.  “ Dedim dedilerden geç – Kendine irfanı seç”  diyor Efendi babamız Ahmet Kumanlıoğlu hz.leri.

İrfaniyet, hal ilmidir. İlim ise kal.. Fuzuli şairimiz ne diyor: “ Aşk imiş her ne var alemde - İlim bir kıylü kal imiş ancak”.  Aşk, irfaniyetle elde edilir. İrfaniyetin diğer adı, marifettir. Marifet, şeriat, tarikat ve hakikat merdivenlerinden yükselerek varılan menzil-i alâdır. Bu alemde bulunmanın ana ögesi marifet-i ilahidir. Yani, Hakk’ı bilmek, tanımak ve irfaniyet üzere olmaktır.“Bu aleme geldik Hakk’ı bilmeye” diyor aşıklardan biri…

Bilerek, tanıyarak şeriat, tarikat ve hakikat menzillerinden geçip marifet ehli olarak Hak ile İttihadın idrakinin keyfini çıkarmak, ehl-i melâmetin esas gayesidir. (1.12.2024 Pazar)

Eûzü- Besmele’nin derûnî sırrına ermek için Ehl-i beyt meveddetine-sevgisine kavuşmak gerekir. Bu, öyle bir sırdır ki ancak layık olanlara ikram edilir.Billahi’deki ve Bismillahi’deki “be” ler ehl-i beyt’in “be” sinde de mevcut. Ordaki be’ler esrarı açan anahtardır. Demek oluyor ki ehl-i beyte meveddet derin esrar vakıf olmanın anahtarıdır. Ahmet Kumanlıoğlu Ef. Babamız;

“ Yolların Allah’a gideni Ehl-i beyt yoludur – Diğerleri aldanmayın sakın gaflet doludur” diye haykırışında bu can alıcı gerçeği dile getirmektedir.

Gafletten kurtuluş Ehl-i beyt yolunda gitmek, ehl-i beyt yolunda olmak da Eûzü- Besmele çekilerek esrara vakıf olmakla nihayetlenmektedir.

Hasan Fehmi Tezdoğan Ef. hz.leri de ;

“ Bir acep sırra eriştim eyvallah    –    Buna esrar-ı aşk derler eyvallah

 Bunu alim avam bilmez eyvallah  –    Buna ilmi irfan derler eyvallah”  diyor.

Esrar-aşk olan ilmi irfanı ancak ehl-i beyte bağlı olanlar anlar, alim de olsa avamlıktan kurtulamayanlar anlamaz diyor Efendimiz.

İlm-i irfan, irfaniyet ilmidir, marifet-i ilahiyeyi işaret ve ifade eder. Bize düşen bu gerçeğe koşar adımlarla gitmek ve Hak ile olmanın saadetini yaşamaktır vesselam….( 5.12.2024 Perşembe)

 
 
bottom of page