top of page

Münadi

  • Yazarın fotoğrafı: Hasan Fehmi Kumanlıoğlu
    Hasan Fehmi Kumanlıoğlu
  • 24 Eki 2024
  • 10 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 Eki 2024


Bismillah…

Bir Ayetten  aldığımız  manevi zevkin paylaşımı                      21.1.2022 Çarşamba                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    

                                                                                                                       Karşıyaka- İzmir

“Rabbena innena  semi’n a münadiyen yünadi lil-imani en aminü birabbiküm feamenna . Rabbena fagfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena me’al-ebrar”(Al-i İmran,3/193)

“ Ey Rabbimiz! ‘Rabbinize inanın’ diye bizi imana çağıran Peygamberi işittik ve hemen iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyi kimselerle birlikte, onların canını aldığın gibi al “

Bizler birer ehl-i iman, ehl-i tevhid ve ehl-i aşk olarak Rabbimize iman ettik, O’nu Tevhid ettik ve O’na aşk-ı hakikiyle bağlandık Elhamdülillah.

İmanımız iman-ı taklididen iman-ı istidlaliye oradan iman-ı tahkikiye ulaşmıştır.Buraya gelmek için zi3krullah taliminden geçmişiz. “Ellezine yezkürunallahe kıyamen ve kuuden ve ala cünubihim/ Onlar ki ulül- elbab’tır ‘Allah’ı ayakta, oturarak ve yanları üzerinde iken -yatarken- zikrederler” ayeti (Al-i İmran,3/191)buna şahittir.

Rabbena innena’daki “inne” muhakkaklık ifade eder. Yani “Biz şüphesiz, tahkikan iman ettik” demektir ki, ezel-i ilahide “duyma” nimetine mazhar olanlar bu iltifata nail olur.

“Münadiyen” nida eden,çağıran anlamında olup nekre/belirsiz gelmiştir. Nekre de umum ifade eder.Burada peygamberler kastedilmiştir, diyerek yapılan tercümeler peygamber varisleri/ veresetül-enbiya olan “kendini hakkıyle bilen ilim sahiplerini” de kaplamalıdır. Çünkü Son Peygamber Hz.Muhammed Mustafa (sas) Efendimizden sonra peygamber gelmeyeceğine göre O’nun getirdiği Hakikatleri cami/toplayan Kur’an-ı Kerim’in işaret ettiği derin manaları bize kim anlatacak ve açıklayacaktır.! İşte onlar ehl-i ilim ve irfan olan mürşid-i kamillerdir. Hangi zamanda olursak olalım, Rabbimiz bizlere rahmetinden dolayı böyle birini ihsan eder. Bunlar ayette belirtildiğine göre iman-ı tahkikiye çağıranlardır. “Feamenna/Hemen iman ettik”. “FE”; akabinde, hemen, hiç ara vermeden demektir.

“ Fagfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal-ebrar”

Bizi nisbet fiilimizden, nisbet sıfatımızdan ve nisbet vücudumuzdan kurtar al.

Fenafillah mertebeleri olan Tevhid-i Efal, Tevhid-i Sıfat ve Tevhid-i Zat şuhut ve zevklerine ermeyi nasip eyle.

La faile illallah, La mevsufe illallah ve La mevcude illallah rabıtalarını münadi olan mürşid-i kamilden telkin alanlar ayetin hakiki/batıni manasına ererler. Kur’an-ı Kerim bütün ayetleri ile bizlere bu hakikatleri lütfediyor. Anlamaya devam edeceğiz inşallah.

“Fagfir lena zünubena” da “lena”

“Ve keffir anna seyyiatina” da “anna” harf-i cerleri var, ilaveler yani nisbetler.

“Ve teveffena mea’l-ebrar” da ise “me’a” var, harf-i cer yok. Kendinden kendine bir zuhur ve tecelli.

“Lena” da nisbet fiil; “biz yaparız”

“Anna” da nisbet sıfat “ biz biliriz”

“Teveffena” da “na:biz” doğrudan fiile bağlı. Zatından zatına tecelli.

“Me’al-ebrar” Fena-i tamma erenler ile birlikte.

Özetle; Melamet mesleğine süluk eden dervişler, zikir ile başladıkları bu Vahdet yolunda abdestlerini alıp daimî zikirle,ardından fenafillah şuhuduyla maksad-ı alâlarına yükselirler. Nisbet, zan, evham, acaba ve tereddüdlerinden soyunduktan sonra bekaya uçarlar. Hatmül-makam Cemül-cem’de me’al-ebrar olup Cennetül-Firdevs’te seyran ve tayran ederler..

Ebrar,Berr kelimesinin çoğuludur ve “tertemiz olanlar” manasınadır. Hak bizimle olduğundan, korku ve hüzün “biz”e gelmez,uğramaz. Fena-i tamda beka bulanlara selam olsun, müjdeler olsun. Amin.

Amener-rasülü’de;

“Va’fü anna” Nisbet fiilimizden Hakkın fiiline geçmeyi,

“Vagfir lena” Nisbet sıfatımızdan Hakkın sıfatlarına yükselmeyi,

“Verhamna” Nisbet vücudumuzdan kurtulup Vücud-i Hakka geçmeyi işaret eder.

Özetle; her zerrede Hakk’ın nümayan/görünür olduğunu idrak etmek, bir mürşid-i kamilin talim ve telkinine bağlıdır.

Hasan Fehmi Tezdoğan Efendimiz;

“Kesret-i alem senin hep birliğin andırır

 Sun’i asarın senin ululuğun andırır”

diye haykırırken, kesretten vahdete ve eserden müessire yükselmeyi ifade eder. Hu  22.1.2022 Ev.

 

 

                                                                                                 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                       

 

Seyahatler: Libya’ya

Pasaport Tr- A 787655

1-    Çıkış, 3.10.1967  İzmir Çiğli Hava alanı

2-    Giriş, 24.7.1968    “         “            “

3-    Çıkış, 24.8.1968     “         “            “

4-    Giriş, 6.7.1969    Gaziantep Hudut Kapısı- Kara yolu

5-    Çıkış, 1.9.1969    İzmir Alsancak Limanı -Deniz yolu

6-    Giriş. 30.6.1970       “          “            “                 “

7-    Çıkış, 7.9.1970         “           “            “                 “

8-    Giriş, 9.7.1971     İzmir Çiğli Hava alanı

9-    Çıkış.26.10.1971     “             “          “

10-Giriş, 18.7.1972        “            “           “       

AYRINTILAR:

A-

3.7. 1969 Ürdün Hava yolları ile Seyahat. Bingazi- Lefkoşa- Amman Hava alanları

4.7.1969 Amman- Şam karayolu

5.7.1969 Şam- A’zez karayolu

6.7.1969 A’zez- Kilis Hudut kapısı

3 arkadaş; Ben, Mehmet Söylemez-Merhum- Konya,  Sıddık Taşlıçay- Merhum- Kahraman Maraş. Zorlu bir yolculuktan sonra İzmir’e eve varışım çok şükür. Arkadaşlar şehirlerinde kaldılar.

B-

23.7.1968  Atina’da bir gece istirahat

24.7.1968 Atina’dan İzmir’e uçuş.

Kalış sebebi, ileri saat uygulaması sonucu uçuş saatlerinin uyuşmaması. Bingazi’den kalkan Libya uçağının Atina’ya inişi ile Atina’dan kalkan THY. Uçağının kalkış saatlerinin denk gelmemesi.

O gün ve gece bana Türkiye-Aydın’dan mübadele ile göçen aileden bir Rum polisi yardımcı oldu. Vatan hasreti çekiyordu.Ah bu kavgalar. İnsanoğlu ne zaman akıllanacak. Ölüm var yahu…                                                 

C-

27.6.1970 Bingazi Limanından Kadeş gemisiyle İzmir’e dönüşte birlikte olduğumuz hocalar;-Gemi güvertesinde fotoğrafla tesbit edilmiştir-

Fransa’da doktora çalışması yapan hocalarımız: Emrullah Yüksel, İhsan Süreyya Sırma, Şerafettin Gölcük, Mustafa Tahralı, İbrahim Canan .

İzmir İmam- Hatip Okulundan Libya’da beraber okuduğumuz Turgutlu’dan Mehmet Aktaş.

Bingazi’de terzilik yapan İzmir’li bir ağabey.

Şerafettin Gölcük hocamın oğlu.

Maceralı bir yolculuk ve sonrası Alsancak limanına varış. 30.6.1970

 

2.Seyahat, Yunanistan yoluyla Makedonya- Kosova

18.5.2005 İpsala’dan çıkış, İskeçe’ye varış. Orada dostlarla tanışma ve bir gece dinlenme. Ertesi gün Selanik yoluyla Gevgeli’den Makedonya’ya giriş. Vardar nehri boyunca yolculuk ve Üsküp’e giriş. Oradaki dostlar Dr.Arif  ve Bekir kardeşlerle tanışma. Üsküb’ü gezme ve temiz havasını içimize bol bol çekme.

Buradan Kosova’ya geçiş. Şar dağlarını aştıktan sonra namazgahı görüp Prizrene vuslat. Canlarla sohbet ve Hz.Pir Muhammed Nurü’l- Arabi sempozyumu.Nimetullah Hafız ve Raif Virmiça ve diğer dostlara Merhaba. Bizi ağırlayan köftetore Abdullah Rahte’ye teşekkürler.

Priştine Faik İmeri dostumuzun candan misafirperverliği,Mitroviça’da Yunus Ef.nin dergahını ziyaret.Dergahta başta Selim Buzolli hoca ve ihvanlarla tanışma ve sohbet.      

“Mel- ami” lokantasında ikram. Sultan Murat camiinde Cuma Namazı Türkçe hutbe. Üskübe dönüş Ustrumca’da kayınpederlerin köyü Angelsa’yı  ve dervişleri ziyaret.

Kalkandelen, Gostivar, Ohri, Resne ve Manastır yoluyla Selanik’e ve oradan İzmir ‘e dönüş. 29.5.2005

Kalkandelen’de, İlahiyattan öğrencimiz Abbas ve Gostivar’da yine öğrencimiz Mensur Nureddin’i ziyaret ve unutulmaz hatıralarla geri dönüş.

Manastır’da Atatürk Müzesini ziyaret ve hatıra defterini imzalayış.

İkramları bol olan evlad-ı Fatihan’ı çok sevdik. Allah onlardan razı olsun.Amin                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       

 

 

 

 

 

 

 

Bismillahirrahmanirrahim

Hasan Fehmi Kumanlıoğlu

1.1.1949 yılında İzmir-Menemen’de doğmuşum. Babam Ahmet Efendi 1921, annem Asiye Hanım 1929, baba dedem Hacı Kamil Efendi 1883 ve anne dedem Adil Efendi 1909 Menemen doğumlular.

İlkokul 1. Sınıfı Menemen Tevfik Fikret İlkokulunda, 2. ve 3. sınıfları Karşıyaka’ya taşındığımızdan Kazım Dirik İlkokulu ve Karşıyaka Işık Koleji’nde okudum.

Ailemin dine ve tasavvufa olan aşkından dolayı orta ve lise tahsilimi İzmir İmam-Hatip Okulunda tamamladım. 1960-1967 yılları arası.

İncelikleri kendi dilinden öğrenmek amacıyla yüksek tahsilimi Libya’da yapma imkanı buldum. !967 yılında Libya’nın Beyda şehrinde ( Bingazi’nin 250 km doğusunda) kurulu Muhammed bin Ali Es-Senusi İslam Üniversite’sinin İslam Hukuku bölümüne kaydoldum.Bütün imkanları devlet karşılıyordu. 1969 yılında Muammer Kaddafi ihtilal yaptı ve Üniversitemizi Fakülteye döndürdü ve Libya Üniversitesi’ne  bağladı. Biz de yeni adı “ Arap Dili ve İslam Etüdleri Fakültesi’nin İslam Hukuku ve Kanun bölümünden 1972 yılında mezun olduk. Mezkur Üniversiteden 50  civarında Türk arkadaşla birlikteydik. Bazıları Hakk’a yürümüş olan bu arkadaşlarımız Türkiye’mizde büyük hizmetler vermiştir.

Mezun olduğum yıl askerlik kararını aldırdığım Konya’mızda yeni ihdas edilen Müftü Yardımcılığı görevine Abdullah Erol (merhum) hocamla beraber atandık. 10 ay sonra Edirne-Enez vaizliğine tayin oldum. Askere gideceğimden göreve başlamadım. !974 Nisan’ında Tuzla-İstanbul’da 125. Dönem  Yedeksubay  öğrencisi oldum. 1 Ağustos 1974’te Özel Kur’a ile Konya 2. Ordu Komutanlığı emrine verildim ve Adana’da bulunan birliğim ile iki kez Kıbrıs’a esirlerle ilgili göreve gittim.

1975’te terhis oldum ve aynı yıl Karşıyaka’da Hasan Fehmi Yayınevi’ni kurdum ve ilk eserim olan “Açıklamalı Hasan Fehmi Divanı’nı 5.000 adet bastırdık. Şimdilerde elimizde çok azı var. Arkadan Prizrenli Hacı Ömer Lütfi Efendinin Hac ve Kabe ile Divanı’ndan Seçmeler 1 adlı eserleri yayına hazırladım.

Yakınımızda bulunan Havva Özişbakan Lisesi’nde 1975’te başladığım öğretmenlik hayatıma 1980’de Karşıyaka İmam-Hatip Lisesi’de devam ederken 1985 ‘te İzmir 9 Eylül Ünv.İlahiyat Fakültesi’nin Hazırlık Sınıflarına Arapça Okutmanı olarak tayin oldum. Burada 14 yıllık hizmetten sonra 1999 yılında emekli oldum.

1988 yılında “Hz.Pir Muhammed Nurü’l-Arabi, Hayatı Şahsiyeti ve Bazı Tasavvufi Görüşleri” adlı  yüksek lisans tezimi hazırladım.

2 oğul ve bir kızımız ve 6 torunumuzla Allah’a şükür eşimizle hayatımızı sürdürüyoruz.

Gönül dostlarımızla 60 yıllık birikimimizin sayesinde kurduğumuz özel kütüphanemizde sohbetlerimiz devam ediyor.

         

Melamilik: 

“Yeryüzüne ilk gelendir Melami

Sandılar ki suç işledi Adem’i

Oldu Melamet Adem’in cennet

MelamiyizMelamiyiz Melami”  Ahmet Kumanlıoğlu Hz. (1921-1978)                     

“ Melamidir enbiya     - Dahi nice evliya

Hem çehar-ı ba sefa - Kendine gel hey kendine” . Mustafa Nuri Ef.

 

Melamet, kınamak ve azarlamak manasında Arapça bir kelimedir. Nefsini kınamak Hakk’ı yüceltmek sanatıdır. Melamet sahiplerine eskiden Melameti denirdi. Şimdi Melami denmektedir.

Melamilik Hz. Adem (as) ile başlar. Hz. Muhammed Mustafa (sas) ile devam eder. Buna göre; nefsini kınayan ve Hakk’ı yücelten mürşid-i kamil görmüş herkes melamet erbabıdır.

Tarihi olarak, 1.devre HamdunKassar ile, 2.devre Hacı Bayramı Veli ile, 3. devre de Hz.Pir Muhammed Nur ile tarih sahnesinde görülür.

Melamet, bir neşedir, bir aksiyondur, bir erimedir. Kendini adam etme eğitimidir.

Kur’an-ı Kerim Maide Suresi,5/54, Kıyamet,75/2 ve buna benzer ayetler “melamet”in geçtiği kaynaklardır.

“Nefsini bilen Rabbini bilir” hadisiyle, nefsini eğitmek isteyenler ruhlarına uygun bir mürşid-i kamil ararlar, bulduklarında ona tam bağlanır ve teslim olurlar. Sonunda insan-ı kamil olunur.Bu hareket, bağlanma özgürlüğünün gereğidir.

Tomar-ı Turuk-ı Aliye yazarı Sadık Vicdani, “Urefa indinde münteha nokta melamettir, o da ( leyse fi’d-dari gayrullah/ Evde Allah’tan gayri yoktur- Allah’tan başka gerçek varlık yoktur) der.  Yani, “Arifler /Hakk’ı gerçekte tanıyanlar katında son varılacak nokta/hedef melamettir/ kendini tanımaktır.

Melamet,İslami değerler içinde değerlendirilir. Özünü ve gücünü Kur’an’dan, hadisden ve evliya nutk-ı alilerinden alır.Bunun aksi düşünülemez.

Melameti en üstün yerde tutan Muhyiddin El-Arabi hazretleridir. Son devir Melamet Piri olan Muhammed Nurü’l-Arabi bu üstadın ve benzer vahdet neşesinin üstadlarının eserlerini büyük bir ustalıkla şerhetmiştir.

Melamet, meslek-i celil-i Muhammedi’dir.

İntisabım:

Aileden gelen tasavvuf ve melamet neşesinin içinde doğdum ve büyüdüm. İmam-Hatip Okulu 4.sınıf öğrencisiyken 1964 yılında Menemen- Ulukent köyünde Efendi babamın halifesi Hacı Sabri Soyyiğit Efendime, Koca Ömer namlı ihvan amcamızın evinde beyat ettim. Zikirden sonra, Fenafillah ve bekabillah derslerini 1970 yılında tamamladım.

 

Gösteriş ve Melamet:

Riyayı/gösterişi İslam yasaklar.

Dinimizin bu emrini Melamet neşesi, zikir telkini ile fenafillah mertebelerini yaşayarak aşmayı hedefler.

Bu zevkte olanlar, kendilerini aşan ulu insanlardır. Diğer kardeşlerini kendilerine tercih ederler.

 

Genç ve Allah dostluğu:

 

“Ağaç yaşken eğrilir”.

Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezan ve kaamet, hayatımıza yön verir.

Cemiyeti ayakta tutan gençlerdir. Onlar geleceğimizin teminatıdır. Kulağa üflenen ezan-ı Muhammediyi canlı tutmakve bu manevi eğitim içinde büyütmek büyük başarıdır. Toplu ibadet, birlikte zikir ve ilmi sohbet, ziyaretler ve yeni yerler görüp ibret almak ve çeşitli etkinliklere katılmak çok yararlıdır. Marka şehirlerdeki kıymetli eserleri yerinde incelemek de ayrı bir kazançtır.

Okuma çağındaki öğrencilere maddi ve manevi yardım, gençliği kazanmada olmazsa olmazlardandır. Bunun için ayrı bir fon kurulabilir. Bu ve benzeri faaliyetler, gençlerin Allah dostu olmalarında çok büyük katkı sağlar. Yalnız, Allah’ı münezzehte/uzakta değil, herbirinin kalbinde olduğu şuurunun kazandırılması gerekir.

Evet, gençler çok iyi Allah dostu olur. En bariz örneği Hz.Ali (kv) efendimizin genç yaşta RasulullahHz.Muhammed Mustafa(sas) Efendimize biatı ve en büyük Allah dostu olmasıdır.

Bu örnekle şimdiki gençleri de Allah dostu kılmak mümkündür biiznillah.

Bunun gerçekleşmesinin ana dayanağı, Mürşidde samimiyet, Müridde teslimiyet olmasıdır.

Samimiyet+ Teslimiyet, her türlü zorluğun aşılmasında ve hedefe varılmada olmazsa olmazlardandır.

 

Üç özellik; 

Sadece gençlerin değil hepimizin sahip olması gereken bir çok özellik vardır. Onların başında; 1- Aşk-ı hakiki,  2- Sadakat, 3- İrfaniyet gelir düşüncesindeyim.

Aşk-ı hakiki, aşk-ı mecaziden geçip gerçek sevgili Allah Teala’ya ulaşmakla hasıl olur. Fani/yok olandan Baki/gerçek var olana kavuşmak.

Bunu yaparken iyi bir eğiticinin/ mürşid-i kamilin nezaretinde/kontrolünde olmak şarttır. “Mürşid-i kamil olanın - Gayet yolu asan imiş” diyor Niyazi Mısri Sultan.

Sadakat; Şairin dediği gibi; “İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah/baskı - Doğruların yardımcısıdır Hazreti Allah”. Sadakat, hem dille hem de gönülle olacaktır.

İrfaniyet; Marifet sahibi olmaktır. Marifet, hüner ve beceri demektir. Şeriat- Tarikat- Hakikat mertebelerini yutup Marifet makamına ulaşmak, ehl-i tevhid olan bir salikin/kardeşimizin kızılelması olmalıdır. Neyi nerede niçin ve nasıl yapacağını iyice kavramalıdır.

Eşyayı layık olduğu yerde değerlendirenler “marifet sahibidir”ler. Zaten yaratılışımızın gayesi marifeti elde etmektir. Zariyat,51/56. ayeti buna işarettir.

 

Üç Melami Şeyhi;

Teklifim şudur. Ülkemizde Hz. Pir Muhammed Nurü’l-Arabi (ks) ‘nun hizmet verdiği Balkanlardan teşrif eden Melamet erlerinin çok miktarda halifeleri vardır. Bir de bunun dışında ilm-i ledün neşvesini yaşayan Melami meşreb zatlar bulunmaktadır. İsim vermek yerine, salik olacak müridin/gencin kendi ruhuna uygun, mizacına denk bir Melami ereni araması ve bulmasını tavsiye  ederim. İstanbul, Ankara, Bursa, Trabzon, İzmir, Denizli, Urfa, Konya gibi iller ve çeşitli ilçelerde ilm-i hakikatı sunan şeyh efendiler mevcuttur. Gönlünüze yatan bir muhterem bulunur elbet.

Güler yüzlü, tatlı sözlü olanlar tercihimizdir. Atalarımız “Her arayan bulamaz, ama her bulan mutlaka aramıştır” derler.

Ve yine,

“ Bilen bilir Bilir’i     - Bilmeyen ne bilir Bilir’i

   Bir bilene soralım - Bildiriversin Bilir’i”  demiş atalarımız.

 

Üç İlahi;

Dinledikçe gönlümüzün ferahladığı ilahiler vahdet neşvesi içeren ilahilerdir. Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Niyazi Mısri, Eşrefoğlu Rumi Efendilerin yazdığı ilahiler sohbetlerimizde bol bol okunur.

Günümüz  Efendilerinden Prizrenli Hacı Ömer Lütfi Ef.,Hasan Fehmi TezdoğanEf., Ahmet Kumanlıoğlu Ef., Hacı H.SabriSoyyiğit Ef. ve H.AhmetSoyyiğit Ef.lerin kaleme aldığı ilahileri okuyor ve anlamaya çalışıyoruz.

Yahya Soyyiğit(merhum) ve Ender Doğan kardeşlerimiz çok güzel seslendirmişler. Bir de yerel ilahihanlarımız okuyor ve lahuti aleme geçiyoruz.

Örnek olarak;

“Sefa geldiniz erenler      -  Kerem kıldınız yarenler

  Dost cemalini görenler  -  Allah sizden razı olsun” Yunus Emre Hz.

 

“ Nefsin varlığın yıkan -  Allah AllahAllahtır

 Gönül kirini yuyan    -  Allah AllahAllahtır” Ahmet Kumanlıoğlu Hz.

 

“ Dervişlik yolu pek  hoştur  - İki kanatlı bir kuştur

Dahil olmayanlar boştur    - Biz değiliz saçlı/gafil derviş” H.Fehmi Hz.

verebiliriz.

 

20’li yaşlar;

Babacığım Ahmet Kumanlıoğlu Hz.(1921-1978/İzmir) bana derdi ki; “Oğlum, ben senin 40 yaşına geldiğin zamanki halini düşünüyorum ve söylüyorum”

“Din nasihattır” hadis-i şerifini daim uygulayan büyüklerimizöğüt vermekten hiç geri kalmadılar. 20 yaş gençliğinde hep bu nasihatlarla yetiştik.

Şu anki yaşımda, bundan memnunum. Tavsiyem hem kendime hem de 20 yaş gençliğine; büyük emeklerle elde edilen tecrübelere saygılı olunsun. Ahiretimizi mamur etmeğe gayret edelim.

 

Üç İslam Büyüğü;

Hayal de bir alemdir, kabul ediyorum. Ehlullah, her zaman ruhları Hak ile olmanın hazzı içindedir.Onlarakevnü mekan olmaz. Bizler de Efendilerimizle yaşamanın zevki içindeyiz.Geçmiş- gelecek kaygısından uzak anı yaşamak sevdalısıyız. Yine de hayale dalmak gerekirse, elbette Hz. Peygamber (sas), Hz. Ali (kv) ve Hz.Pir Muhammed Nur(ra)’un yanıbaşında ve hizmetinde olmak şereftir..

 

Üç Kitap;

Vahdet neşvesini içeren her kitap. Sayıyla sınırlandırmak saygısızlık olur kanaatindeyim.

Başta, olmazsa olmaz ruhumuzun ilacı ve mutluluğu baştacımız, Kur’an-ı Kerim ve Meali, Ve Hadis-i Nebevi

Sonra günümüz gençliğine ve insanına hitap eden eserler.

Arzu edenlere, kaleme aldığımız kitaplarımız(övünmek için değil, hizmetimizi ifade etmek için) ; 1944 Yılı Fehm-i Melamet ve Efendi Babamdan Mektuplar ve İlahiler.

 

Üç Mekan;

Aslımızı gösteren her yer. Kabe, Mescid-i Nebi, Mescid-i Aksa, hep arzuladığımız mukaddes diyarlar.

Yıllar sonra aslına irca edilen, Ayasofya-i Kebir Camii ve İstanbuldaki her cami ve türbe, Ankarada Hacı Bayram Veli Camii ve türbesi, Kastamonuda Şeyh Şaban Veli Camii ve türbesi.

Cennet yurdumuzun her karış toprağı şehit kanıyla sulandığı için her yer görülmeye değer.

Ne diyor Milli Şairimiz;

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı

  Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı

  Sen şehid oğlusun yazıktır incitme atanı

  Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı”

Çanakkale Şehitliği ve binlerce şehitlik. .Ruhları şad osun şehadete erenlerin.

Hep “üç” dediniz. Yazmaya çalıştım. Ben de diyorum ki, aldığımız her bir nefeste üç defa; Allah Allah Allah.

Yetmişbeş yaşına varmakta olan şu ömrümüzde siz okurlarımızla birlikte olmak ne büyük saadet. Hak için çarpan gönüllerde yer tutmak ve hayır dualarını almak tek gayemizdir.

İnsanlığın ve insanımızın mutluluğu için gece-gündüz demeden çalışan yiğit önderlere selam,sevgi  ve hürmetler..

Dualarınızda kalmak dileğiyle. Allah yar ve yardımcımız olsun.6.8.2022

Not:

Bu yazım, Genç Dergisinin Eylül-2022 tarih ve 192. Sayısında Hanife Palta tarafından yayınlanmıştır. Teşekkürler.. HFK. 29.9.2022 Perşembe                                                                                                                                                                                                                                                  

 
 
bottom of page